Çınarcık Masaj Salonu Masöz Çisem

Çınarcık Masaj Salonu

Fransızcasını ilerletmek için, magazin dergileri almaya başladı. Derken bunun çok masraflı olduğunu fark ederek, en yakındaki kütüphaneyi aramaya koyuldu. Kitapçı ona, dergileri ödünç vermediklerini, ama Fransızca’yı daha iyi konuşmasını sağlayacak birkaç kitap önerebileceğini söyledi. “Kitap okuyacak vaktim yok ki.” “nasıl, vaktiniz mi yok? Ne iş yapıyorsunuz?” “Bir sürü şey: Fransızca çalışıyorum, günlük tutuyorum, bir de…” “Bir de ne?” Maria’nın içinden, “Telefonun çalmasını bekliyorum,” demek geçti, fakat dilini tutmayı yeğledi. “Yavrum, gençsiniz, önünüzde koca bir ömür var. Okuyun. Kitaplar hakkında duyduklarınızı unutup okuyun.” “aslına bakarsan çok okudum ben.” Birden Maria, bir seferinde Mailson’un ‘enerji’ söylediği şeyi hatırladı. Kütüphaneci tüm dünya altüst olsa bile ona yardım edebilecek duyarlı, yumuşak biri benzer biçimde göründü gaslıne. Çınarcık Masaj Salonu

Çınarcık Masaj Salonu

 

İçgüdüleri, onunla arkadaş olabileceğini söylüyordu. Onu fethetmek zorundaydı. “… Fakat daha da okumak istiyorum,” diye ekledi Maria. “Rica etsem, kitap seçmeme yardım eder misiniz?” Çınarcık Masaj Salonu hanım ona minik Prens’i getirdi. Maria derhal o akşam kitabı karıştırmaya başladı. İlk sayfalarda, bir şapkayı temsil eden resimleri gördü, yazara bakılırsa, çocuklar bunun, fil yutmuş bir yılan bulunduğunu düşünürmüş. ‘Ben hiç çocuk olmamışım,’ diye geçirdi aklından Maria. ‘Bana göre bu daha çok şapkaya benziyor.’ Televizyonu olmadığından, sıkıntıdan ufak Prens’e gezilerinde eşlik etti, bununla birlikte ‘aşk’ mevzusu her geçtiğinde hüzünlenmesine rağmen; intihara kalkışmaktan korkarak bunu düşünmeyi yasaklamıştı kendine.

 

Bir prens, bir tilki ve bir gül arasındaki romantik ve acılı sahneler dışında, roman son derece sürükleyiciydi. Hem Maria da beş dakikada bir cep telefonunun şarjının dolu olup olmadığını denetim etmiyordu bu sayede (görkemli bir fırsatı bir ihmalkârlık yüzünden elinden kaçırmaktan korkuyordu aslen). Çınarcık Masaj Salonu Maria kütüphaneye gidip gelmeye, tıpkı onun benzer biçimde çok bir tek birine benzeyen kütüphaneciyle gevezelik etmeye, yaşamdan ve yazarlardan mevzuşmaya, ondan önerilerde bulunmasını istemeye başladı; ta ki kenardaki parası eriyip bitene kadar. İki hafta daha dayanabilirdi, ondan sonrasında dönüş biletine bile yetmezdi elinde kalan.